MEGRELLER VE MEGRELYA SORUNU



15. yüzyıldan 1866 yılındaki Rus İmparatorluğunun işgaline kadar Megrelya’yı, Dadiani hanedanları yönetti. Dadiani hanedanları Megrel olmalarına karşın Megrel köylüsünü ve genelde aileleri, sığır ve bazen de daha kötü muamelelere tâbi tutmuş, köylüleri satın almak, satmak, kiraya vermek, hediye gibi sunmak, çeyiz olarak vermek, çiftlik hayvanları ve kuşlarla takas etmek, kızgın şamdanlarla gözlerini çıkarmak, vücutlarına yoğurt sürerek kızgın güneş altında tutmak, organlarını kesmek ve buna benzer diğer zalimane davranışlara maruz bırakmışlardır.

1866 yılındaki Rus işgali, akabinde gelen Sovyet Devrimi ile kendini “Kartvelleştirme-Gürcüleştirme” politikasına bırakmıştır. Aslında Sovyet Devriminin ilk yılları gayet güzel geçmişti. Hatta belki de gün yüzü görmeyen Megrel köylüleri, hayatlarında ilk defa insan gibi değer görüyorlardı. Bu altın çağın getirdiklerini ve getireceği kazançları anlatmak için İsaki Javunia ve Mamanti Kvirtia, Kazakişi Gazeti (Köylünün Gazetesi) isimli bir Megrelce gazete çıkartırlar. Böylece hiç bilmeyen yada çok az Gürcüce bilen Megrel köylüsü komünist sistemin getirdiği fayda ve kazançlardan kendi anadilleri ile haberdar olacaktı. Bu ise şovenist Kartvellerin/Gürcülerin iddia ettiği gibi Megrellerin Gürcü olmadığını kanıtlayacak, tokat gibi bir cevap olacaktı. Çünkü iddia edildiği gibi Megreller Gürcü olsaydı, Parti Yerel Komitesi böyle bir gazeteyi yayımlamayı gerekli görmeyecekti! 1 Mart 1930 tarihinde Gürcistan Komünist Partisinin resmi yayın organı olarak 5 günde bir yayınlanmak üzere Kazakişi Gazeti (Köylünün Gazetesi) yayın hayatına başlar. 10 Mart 1932 tarihinden itibaren ise günlük olarak yayımlanmaya başlandı. Gazetenin tirajı ise 1933 yılında 17.000 olmuştur. İsaki Javunia 3 tane Megrelce kitap çıkartır. 1920 yıllarında ise tüm Gürcistan’ı bu iki Megrel aydının öne sürdüğü ”Megrelya’ya özerklik statüsü” tartışmaları sarmıştır. Ne var ki istenilen sonuç alınamaz. 1926 yılında yapılan nüfus sayımında 242.990 kişi Megrel olarak kayıtlara geçmiştir.

Ne var ki bir Gürcü olan Stalin’in Sovyet lideri olması, daha da acısı başdanışmanı Lavrenti Beria’nın da bir Megrel olmasına karşın, Megrel ve Lazları sindirme ve asimile etme politikası hortlatıldı. Gazete, 1 Ocak 1936 tarihine kadar günlük ve Megrelce olarak yayınlandı. O tarihten sonra adı “Komunari” olarak değiştirildi, Megrelce ve Gürcüce olarak yayınlanmaya başladı. 22 Temmuz 1938 tarihinde ise adı “Mebrjoli” (Gürcüce savaşçı, cengâver) olarak değiştirildi ve tamamen Gürcüce olarak yayınlanmaya başladı. İsaki Javunia ”ilkel kültürleri, yüksek bir kültürün akıntısını çektiği gerekçesi” ile şehit edildi. Bu olaydan sonra 1988’li yıllara kadar Megrellere yönelik herhangi bir çalışma yapılmadı. (1975’te Givi Elieva’nın oluşturmaya çalıştığı ancak günümüzde dahi süren Gürcüce-Megrelce sözlük çalışmaları... v.s. hariç). Ta ki 1989- 1990 yıllarında bazı Megrel aydınlarının verdiği demeçlere kadar. İlki Megrel beyefendi Vano Dgebua’nın; çalışkan bir öğrenciyken, Kartvelist yöneticilerce soyadının Dgebuadze’ye çevrilmesini teşhir etmesidir. Çünkü bir Megrel asla zeki olamazdı. Çok gariptir ki pek çalışkan olmayan kardeşinin soyadı Dgebua kalabilmişti! Tabi bir de unutmamak gerekir: Nugzar Dzhodzua Abhazya’da yaşayan Megrellerden biridir. 1989 yılında Abhaz televizyonuna çıkarak 1930’lardan beri Gürcistan’da “resmî” bir görüş olan Megrellerin Gürcü olarak gösterilmelerini artık kabul edemeyeceğini açıkladı. Kişisel görüşlerini açıklamasının “ödülü” dövülmek, işinden kovulmak, evinin sürekli olarak silahlı kişiler tarafından “ziyaret” edilerek görüşlerinden vazgeçirilmeye zorlanması ve annesinin de yerel Gürcü basınına çıkartılarak oğlunu suçlaması için tehdit edilmesi oldu. Bu durum karşısında diyebiliriz ki: ”Gürcüler özellikle Stalin’den beri Megrelleri kendilerinden saymaya eğilimli olduklarından ötürü hiçbir hak vermediler. Öyle ki Megrelya’da da artan ve gereğinden fazla olan Megrel nüfusu Abhazya’ya doğru pasif bir göçe doğru sürüklediler.”

Megrelya bölgesi tarım alanında son derece verimli olmasına ve Megrellerin köylü ağırlıklı bir millet olmasına karşın kurak Kuzey Abhazya’ya sürüldüler. Dahası Ziraat Fakültesini bile Abhazya’nın Sohum kentinde açtılar. Amaç belli idi: ileride sorun yaratmaması için, hem Megrellerin yüksek nüfus oranı kırılacak hem de Megreller olabildiğince cahil kalacaktı. Bu maksatla da bağımsız olan (Sovyetler Birliği içinde) Abhazya, özerk bir cumhuriyet olarak Gürcistan Sovyet Cumhuriyetine bağlandı. Kolkheti’nin yadigârı olmasına karşın Abhaz Çaçba prensleri ile Abhazlaştırılmıştı buralar (18. yy). Megrellerin vatanlarından sürülmesi işlemi o kadar hızlandırılmıştı ki; Abhazya’da 1886’da % 6 olan Megrel oranı, 1959’da % 39’a, 1988’de % 45,70’e kadar çıkmıştı. Abhaz-Abazalar ise kendi vatanlarında azınlıktaydılar (% 25=100.000). Geri kalan nüfusu da 110.000 kişi ile Ruslar, 80.000 kişi ile Hıristiyan Hemşinliler (Hamşen-Hamşetsu) oluşturmaktaydı. Ancak Megreller kayıtlara Abhazya’da yaşayan “Gürcüler” olarak geçmişlerdi. Abhazlar da bu durumu öyle kabullenmişlerdi. Bu arada Megrellerin içinden Gürcü tezlerini savunacak ve yayacak birçok kişi yetiştirilmişti (Lavrenti Beria, Sergi Makalatia, Tedo Jordania, Tedo Sakhokia, Konstantin Gamsakhurdia, Zviad Gamsakhurdia). Hatta bu kişiler kilit devlet kademelerinde görevler üstlenmişlerdi.

Sovyetler döneminde Abhazya tatil yöresi idi. Görkemli doğasına serpilmiş otellerine adım başında rastlamak mümkündü. Sohum ise Sovyetlerin Paris’i olarak anılıyor, birçok aydın burada yaşıyor, çocuklarını burada doğuruyordu. Sovyetler dağılınca da Abhazya, Gürcistan’dan ayrılarak bağımsız bir devlet olmak istedi. Ne var ki Gürcüler bu duruma pek seyirci kalacak gibi değildi. 1992 yılında Gürcü birlikleri “demiryollarını korumak” bahanesi ile Abhazya’ya girdi. Korkunç şovenist Kartvel savaş sloganı ise: ”Yüzbin Abhazı yok etmek için, yüzbin Gürcüyü feda etmek” idi. Savaşın ilk dönemleri Gürcüler için pespembe bir rüyâ gibiydi. O sıralarda Gürcistan’ın başında Stalin’in Megrel devşirmesi Kartvel faşisti, Zviad Gamsakhurdia vardır. Gürcüler Sohum’u ele geçirip yağmalarlar. Ne var ki Gürcüler karşısında Abhazlarla birleşen Çerkez, Kazak, Çeçen, Karaçay gibi halklar Gürcüleri geri püskürtüp 27 Eylül günü Sohum’u geri alırlar. Tekrar yönetimi ele geçiren Abhazlar; % 45,70 olan Gürcüyü (kayıtlara Gürcü olarak geçenler tamamen Megrellerdir) Güney Abhazya’nın Megrelya sınırındaki Gal (Gali) kentine ve Samegrelo’ya (Megrelya-Samargalo) sürerler. Megrellerin yaşadığı: Çamçia (Oçamçire), Sohum (Sohumkale), Gudauta, Gagra, Tkvarçali (Tkuarçal) artık hiçbir Megrelin yaşamadığı birer Abhaz kenti haline gelir. Bu sürgün esnasında binlerce Megrel günahsız yere Abhaz milislerince öldürülür. Sırf Gürcü oldukları gerekçesiyle, sırf kayıtlara ve resmî belgelere Gürcü olarak geçtikleri gerekçesiyle hunharca katledilir.

Savaş döneminde (1992-1993) Gürcistan’ın Devlet Başkanı Megrel Zviad Gamsakhurdia‘dır. Megrelya’nın Abaşa kentinde doğan Zviad Gamsakhurdia ve yardımcısı yakın dostu Megrel Merab Kostava, bağımsızlığın ilanından sonra iktidara geldiler. Gamsakhurdia’nın ‘Gürcistan Gürcülerin’dir gibi faşist bir sloganla başlayan serüveni ondan daha Gürcü faşisti olan Eduard Şevardnadze’nin onu devirmek için planlar yapması ile sona erer. Abhazya savaşı ile iç savaş çıkar. Gamsakhurdia Megrelya’ya kaçar. Tiflis’i Şevardnadzeciler ele geçirir. Megrel mücahitler Kutaisi hariç tüm Batı Gürcistan’ı ele geçirir. Belki de bağımsız Megrelya’nın ayak sesleridir bunlar. Ancak Rusya’nın desteğiyle Şevardnadze başa geçer ve Gamsakhurdia’nın intihar ederken O’nu destekleyen Megrel mücahitler ile Megrelya’nın Tsalenjikha kentinde zengin olan Megreller; ‘Mkhedrioni’ adlı bir Megrel düşmanı Gürcü çetesince zorla soyguna uğrar, evlerinde değerli ne var ne yoksa alınır.

Gürcüler, Megrelleri Gürcüleştirdiler. Sırada ise Lazlar var. Gürcü okullarında Büyük Kartvelya (Gürcistan) haritaları asılmakta, haritalara Trabzon, Rize, Artvin, Ardahan; “Lazeti-Lazistan” olarak dahil edilmekte, Gürcü Devlet Televizyonunun hava durumu sunucusu bayan Trabzon’u göstererek “Hiçbir Gürcü 1921’de buranın bir Gürcü toprağı olduğunu bilmez. Burası Lazeti’nin en büyük kentidir.” demekte. Gürcistan Başkanı Mikail Saakaşvili’nin annesi Megrel olmasına karşın O, Megrelce bilmemekte, dahası Türkiye’ye yaptığı bir ziyarette NTV’ye: ”Türkiye bizim için çok önemli bir ülkedir. Ki; Türkiye’de milyonlarca Gürcü yaşamaktadır” diyerek Lazları Gürcü olarak lanse etmektedir. Çünkü Türkiye’de ikamet eden toplam Gürcü sayısı ancak 750.000 civarındadır. Gerçek Lazlara, asimile olup, dillerini unutan bütün Lazlar da eklenince Laz nüfusu 2.500.000’a kadar çıkmaktadır. Böylece 750.000 Gürcüye “Kartvel” oldukları bahanesiyle 2.500.000 Laz da eklenince sözde ”Milyonlarca Gürcü” ortaya çıkıyor. Ancak Lazları ve Megrelleri Gürcü ilân eden Saakaşvili: 120.000 kişinin yaşadığı ve bunun tamamına yakınını Müslümanların oluşturduğu Batum’da 17 kilise olmasına karşın ibadete açık ancak 3 camiye izin veriyor. Bunlarda yüksek sesle ezan okumamaları kaydıyla. Çünkü Müslüman olmayanlar rahatsız oluyordu! Dahası Kobuleti’de (Çürüksu) 300 Müslüman Batumlu iş ve para bahanesiyle vaftiz ediliyor ve bunu Rustavi Tv canlı yayınlıyor. Çünkü Müslüman mahallelere ve köylere herhangi bir yatırım yok. Tabi bu durumdan Sarpili Lazlar da payına düşeni alıyor.

Sonuç olarak günümüzde Megreller; Gürcistan’da bir Gürcü kavmi olarak görülmekte, günahsız yere Abhazya-Gürcistan savaşının tüm acılarını çekmiş, hem Abhazlar hem de Gürcüler tarafından istenmeyen kişiler olarak ilân edilmiş, dahası hâlen daha sürgün olarak Gali (Gal)’de yaşamakta, yersiz, yurtsuz çadırlarda var olma mücadelesi vermekteler. Ve vatanlarından uzakta 250.000 Megrel... Dahası Megreller, Gürcü asimilasyonuna tâbi tutulmaktalar, öz benliklerinden bihaber olup “Gürcü” olarak ve “Gürcücenin bir lehçesini” konuşarak yaşamaktalar. Tıpkı Türkiye’de yaşayan Müslüman soydaşları Lazlar gibi özbenliklerinden bihaber olarak, yarının ne getireceğini bilmeden, umutsuzca, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya...

Emre Ata Lyoizişi