ANASAYFA

AYDINLIK ATEŞİ: CHE GUEVARA

Latin Amerikalı gerilla savaşçısı ve teorisyen olan Che, 1928’te Arjantin'in önemli şehirlerinden Rosario'da doğdu. Asıl adı Ernesto Guevara de la Serna’dır. Che, iki yaşında küçücük bir bebek iken ilk astım krizine yakalandı. Öldüğü güne kadar bu hastalıktan sıkıntı çekti. Yüksek mühendis olan babası Ernesto Guevara Lynch, İrlanda asıllı bir aileden, annesi Clia de la Serna ise İrlandalı-İspanyol karışımı bir aileden geliyordu. Che, üç yaşında iken ailesi Buenos Aires'e yerleşti. Daha sonra, astım krizlerinden dolayı Che'nin durumu daha da kötüleşti. Doktorlar tedavisinin çok güç olduğunu söylediler. İklim değiştirmesi gerektiğini ailesine söylediler. Böylece Guevara ailesi yeniden göç etti. Cordoba'ya yerleştiler.

Guevara ailesi tipik bir burjuva ailesi idi. Politik eğilimleri itibarıyla da sola açık liberal olarak tanınırlardı. İspanya iç savaşında açıkça cumhuriyetçileri desteklemişlerdi. Zamanla maddi durumları bozuldu. Che, Dean Funes lisesine başladı. Bu okul eğitim bakanlığına bağlıydı. Okulun eğitim dili İngilizce idi. Ancak annesinden de Fransızca öğreniyordu. On dört yaşındayken Freud'un kitaplarını okuyordu. Fransızca şiirleri okumayı da çok seviyordu. Baudelaire, Che’nin idolü idi. On altı yaşındaki Che, şair Neruda'nın hayranıydı. Guevara ailesi, 1944 yılında Buenos Aieres'e göçtü. Ekonomik durumları bozulmuştu. Che, bir yandan okula gidiyordu ve bir yandan da harçlığını kazanmak için çalışıyordu. Tıp fakültesinde okumaya başladı. Fakültedeki ilk yıllarında Arjantin'in kuzey ve batı bölgelerini baştan başa dolaştı. Buralardaki orman köylerinde cüzzam ve tropikal hastalıklar üzerinde çalıştı. Okulun son sınıfında okurken, arkadaşı Alberto Granadas ile bütün Latin Amerika'da motosiklet turuna çıktı. Bu, Latin Amerika'nın fakir köylülerini tanımak büyük bir fırsattı. Che, 1953’ün Mart ayında fakülteden doktor olarak çıktı. Venezuella'daki cüzzam kolonisinde çalışmak üzere anlaşmıştı. Buraya gitmek için çıktığı yolculuğu sırasında Peru'ya da uğradı. Orada yerliler hakkında, yıllar önce yazmış olduğu bir makale yüzünden yakalandı ve cezaevine gönderildi.

Hapisten çıktıktan sonra Ekvator'da bir kaç gün kaldı. Burada Ricardo Rojo adında bir avukatla tanıştı. Bu hayatında önemli bir gündü. Che, Venezulla'ya gitmekten vazgeçti. Ricardo Rojo ile birlikte Guetamala'ya gitti. Devrimci Arbenz Hükümeti faşist bir darbe ile devrilince, Arjantin büyük elçiliğine sığındı. İlk fırsatta devrimcilerin safına katıldı. Onların gerilla savaşına canla başla destek oldu. Ancak onun siyasi çalışmalarını beğenmeyen elçi tarafından elçilik binasından çıkartıldı. Guetamala'da kalması tehlikeli bir durum alınca Meksika'ya gitti. Che, Guatemala'da, Fidel Castro'nun kardeşi Raul ve onun yoldaşlarını tanıdı. Meksika'ya gittiğinde ise, Fidel Castro ve yoldaşlarını tanıdı ve Küba devrimcileri safında yer aldı. Daha sonra Granma gemisiyle Küba'ya gitti. Diktatör Batista’nın oligarşik iktidarını askerleriyle her zaman, gerilla savaşı bitene kadar elinde silahıyla dövüştü. Devrim sonrasında Ernesto Che Guevara, Havana'nın La Cabana Kalesi'nin komutanlığına seçildi. 1959 yılında Küba Sosyalist Halk Cumhuriyeti’nin vatandaşı ilân edildi. Mücadele yoldaşı arkadaşı Aleida March ile evlendi. Ekim 1959'da Millî Tarım Reformu Enstitüsü başkanlığına seçildi. Aynı yılın Kasım'ında da, Küba Milli Bankası başkanlığına seçildi. Şubat 1961'de, Küba Devrim Hükümeti sanayi bakanlığını kurdu ve Che de bakan seçildi. Ancak Playa Giran çatışması sırasında, tekrar kale komutanlığı görevine seçildi.

Küçük burjuva kökenli olmasına rağmen, küçük burjuvazinin rahatı seven ve para ve mal ile zenginleşmek isteyen hal onda yoktu. Üniformalı hayatı sevmiyordu Che. Fakir ülkelerde gezdi. Fakir halkları ve emperyalistleri, tanıdığından daha fazla, iyice tanıma imkânı oldu. Bu da Che'nin savaşçı ruhunu yeniden canlandırdı. Diğer Latin Amerika ülkelerine gidip halkları birleştirmek gerektiği kararını verdi. 1965 Eylül'ünde bilinmeyen ülkelere gitmek için yola çıktı. 3 Ekim 1965'de Fidel Castro, Che'nin ünlü veda mektubunu Küba Halkı'na okudu. Bolivya’nın diktatörü olan Barrientos'un askerleri O'nu 7 Ekim 1967 gecesi, Bolivya’nın Hieguras adlı bölge yakınındaki bir yerde kurşun ile yaraladılar. Bacağındaki yara çok ağırdı. Faşist işkenceciler onu Hieguras bölgesinde bir okula hapsettiler. Çok ağır fiziksel işkenceler yaptılar. Che, namuslu bir gerilla savaşçısıydı. Kimsenin yanında eğilmedi. 9 Ekim günü, Barrientos'un katillerinden biri olan Mario Turan, Che’yi barbarca dokuz kurşunla öldürdü. Daha doğru bir söyleyişle, Amerika Birleşik Devletleri ve onun gizli servisinin emri ve o dönemin Bolivya cumhurbaşkanı Rene Barrientos’un da izin vermesiyle öldürüldü Che.

Teorisyen olarak, Ernesto Che Guevara’nın temel prensipleri vardı. Ona göre;
1. Halk öncülerinin gerilla savaşı vasıtasıyla, iktidarın orduları yenilebilir.
2. Devrim için her koşul birlikte olmayabilir.
3. Latin Amerika’daki halk savaşının temel alanları kırsal alanlar olmalıdır.
Emperyalistler ve oligarşik iktidarların uşakları, Che’nin yolunun kötü olduğunun propagandasını yaptılar yıllar boyunca ancak; Che, emperyalizme karşı koyanların yolunu yine aydınlatan, Ömer Muhtar gibi ateşlerden birisidir.



                                                                                                                                                              LAZURİ