ANASAYFA

NASIL BİR ANAYASA?

Anayasa, bir devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirleyen bazı ülkelerde yazılı, bazılarında ise yazısız genel kabul görmüş kurallar silsilesidir. Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirleyen temel kanundur. Anayasa denilen bu belgeyle ayrıca kişilerin temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır. 1982 Anayasası olarak bilinen Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin hâlihazırdaki anayasasıdır. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hazırlanmış ve 18 Ekim 1982 tarihinde halkoylaması ile kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 1980-1983 yılları arasında yönetimi elinde bulunduran askeri cunta idaresi altında kaleme alınmıştır. 1982 Anayasası, 2001 yılında ve son olarak 2004'te AB reformları çerçevesinde kısmi değişikliklere konu olmuştur.

Türkiye neredeyse 200 yıldır Anayasasını ve bağlı olarak demokrasisini aramaktadır. Dünyada demokrasiyle idare edildiği söylenen bir ülkenin böylesi uzun bir zaman sürecinde kendine uygun Anayasayı bulamamış olması üzücüdür. Türkiye'de Anayasa arayışlarının tarihçesi 19. yüzyılın ilk yarısına kadar uzanır. 1808'de Senedi İttifak'la yola çıkıldığından itibaren Anayasa arayışlarındaki basamaklar; 1839 tarihli Gülhane Hat-ı Hümayunu, 1876 tarihli Kanun-i Esasi, 1921 tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu, 1924 Anayasası, 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası şeklindedir. Fakat Türkiye bugüne kadar kendisine sağlıklı bir cumhuriyet anayasası yapmayı becerememiştir!

Anayasa, milletin örf ve âdetlerine, toplumun tarihî değerlerine, sosyal ve ekonomik yapısına, kültürel değer ve normlarına, ülkenin kısa ve uzun vadeli millî hedeflerine uyumlu olmalıdır. Anayasada “Türk” yerine “vatandaş” ifadesi kullanılmalı, siyasal haklar üzerindeki katı tutum ve kültürel haklar konusundaki ürkeklik esnetilmeli, Anayasa “ülke-insan-devlet” sıralaması üzerine inşa edilen bir metin olmalı, Anayasa herhangi bir kurum ya da değere meşruiyet kazandırma kaygısı taşımamalıdır. Egemenlik, vatandaşlık ve laiklik tanımı değiştirilmeli, milletvekili dokunulmazlığı sınırlandırılmalı, kamu görevlilerine amir izni olmaksızın yargı yolu açılmalı, Cumhurbaşkanının atama yetkisi sınırlandırılmalı, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararları yargı denetimine açılmalıdır. Cumhurbaşkanı devleti temsil eden bir müessese olduğu için doğrudan halk tarafından seçilmelidir. Çift yargı sisteminden tek yargı sistemine geçilmeli, askeri mahkemeler ve askeri Yargıtay’a son verilmelidir. Askerin kırsal alandaki yetkileri elinden alınmalı ve “Kır Polisi” kurulmalıdır. Bireyin katılımını sağlamak için yeni anayasa “merkeziyetçi” değil “merkezkaç” yönetim anlayışı ile hazırlanmalıdır. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin kapsamı genişletilmeli ve zorunluluğu korunmalıdır. Eğitim ve öğretim hakkından ayırım gözetilmeksizin herkesin yararlanması sağlanmalıdır.

Sivil, demokratik, insan hakları standartlarını evrensel düzeye yükselten, devlet kurumları arasındaki ilişkiyi parlamenter rejime göre düzenleyen, toplumun tüm kesimlerini kapsayan, katılımcı, şeffaf ve çoğulcu bir anayasa yapılmalıdır. Sonuç olarak yeni anayasa, demokratik toplumların vazgeçilmez örgütleri olan siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları, AB normları ve Kopenhag kriterleri doğrultusunda düzenlenmelidir.



                                                                                                                                                              LAZURİ