YÜZYIL ÖNCE ÇHANETİ



Çhaneti, toprakları dar ve uzun bir ülkedir. Kuzeyden güneye doğru Batum ile Trabzon arasında 170 kilometreden biraz fazla, genişliği Çhaneti sıradağları ile Karadeniz kıyıları arasında en geniş yeri 40 kilometreden, en dar yeri 10 kilometreden biraz fazladır. Her ne kadar biz Çhaneti’nin en güneybatı sınırını Trabzon olarak işaret ettiysek de bazı yabancı seyyahlar Laz yerleşim alanının Trabzon’un ötelerine kadar uzandığını söylerler. Lazistan nüfusu bugün 100.000 kadardır. Eski çağlarda, Kraliçe Tamar zamanında bu ülke Trabzon’a kadar Gürcistan topraklarındandı. İsa dinini ilk terk edip İslam’a giren mıntıkaların ilki Lazistan olmuştu. Bu yüzden bu ülkede eski, Hıristiyanlık dini yapı kalıntılarına ve geleneklerine daha az rastlanmaktadır. Bu ülkenin tamamına yakını bugün Osmanlı elindedir. Çoruh nehrinin sol yakasında kalan pek az bir kısmı 1877- 78 Osmanlı-Rus savaşı sonrası Rusların eline geçti.

Çhaniler yani Lazlar Megrellerle kardeştirler. En eski çağlardan bu yana Karadeniz’in tüm doğu kıyıları ile güney kıyılarının ortasına kadar uzanan yerler Laz-Megrel yurdu idi. Güneyden gelen düşman akınlarından kaçan Gurialı Gürcüler, Laz-Megrel topraklarının orta beline yüklenerek ülkeyi ikiye böldüler. Böylece Laz-Megrel birliği sığınmacı Gürcüler tarafından parçalanmış oldu. Ünlü Gürcü tarihçi Dimitri Bakradze’nin ifadesine göre ise bugünkü Guria Gürcüleri aslen Megrel kökenlidirler. Zaman içinde Gürcü sığınmacıların etkisiyle Gürcüleştiler. Bu olaylar üzerinden binlerce yıl geçmesine rağmen zaman, bu iki kardeş ulusun birliğine dair emareleri tümüyle ortadan kaldırabilmiş değildir. Laz ve Megreller bugün de tıpatıp aynı insanlardır. Fiziki yapıları, giyim kuşamları, karakterleri, istidatları ve yaşama tarzları fazla değişiklik göstermez. Laz dili küçük bir ağız farkıyla Megrelcenin aynıdır. Lazlar Gürcü dilini de Megreller kadar iyi kullanmaktadırlar. (?)

Yabancı milletler Çhanilere “Laz” adı vermektedirler. Ülkeleri Çhaneti’ye de “Lazistan” diyorlar. Lazistan denen ülke yukarıda da değindiğimiz gibi Laz sıradağlarından kıyı boyuna inen birçok vadiden oluşur. Bu vadiler arasında yan kollardan beslenen, büyük boyda 12 adet ırmak vardır. Lazistan doğası ulu ormanlarla ve zengin bitki örtüsüyle kaplıdır. İklimin elverişliliği doğaya vahşi bir görünüm kazandırmıştır. Yağışlar sık, toprak verimlidir. Laz sıradağları yağmur yüklü bulutların Anadolu içlerine doğru inmesini engeller. Bu bulutları kendi üzerinde tutup sağar. Burada hava sıcaklığı da elverişli düzeylerdedir. Ilıman batı rüzgârları Karadeniz üzerinden hiçbir engelle karşılaşmadan bu topraklar üzerinde eser. Güneydoğulu serin karakterli esintiyi ise Laz sıradağları engeller. Bu sayede Lazistan meyveleri limon, portakal, zeytin lezzetli yetişmektedir. Fakat Lazlar bağcılık ve ekincilikle daha kolay ve daha geniş çapta uğraşmazlar. Burada tahıl o kadar az yetiştirilir ki Lazlar ekmeklik mısırı her yıl Batum ve Poti yörelerinden temin ederler. Bunu esas nedeni toprakların tahıl ekimi için yeterli olmamasıdır. Yukarıda da söylediğimiz gibi ülke ulu ormanlarla ve Alpinik bitki örtüsüyle kaplı olup ekime elverişli değildir. Kıyı şeridindeki kısmi düzlükler ise pek sık yerleşim birimleriyle doludur. Buralarda hayvan yetiştirmek bile pek güçtür.

Topraklarının darlığı Lazları başka uğraşılara yöneltmiş. Yeni uğraşılar da onları daha çok zengin etmiş. Onlar adeta birer “Deniz çocukları” olmuşlar. Ağır ve tehlikeli balıkçılık sanatı onlar için eğlencelik iş olmuş çıkmış. Lazların ustaca kullandıkları deniz araçlarında hemen hemen hiçbir kazaya rastlanmaz. Denizcilikte emsalleri bulunmayan İngilizler bile Lazların cesaretleri, beceriklilikleri, ustalıkları ve çeviklikleri karşısında hayranlıklarını gizleyememişlerdir. Denizcilik uğraşısı Lazlara yüksek yaşam koşulu sağlamıştır. Lazlar özel deniz araçlarıyla taşımacılık işi de yapmaktadırlar. Çeşitli ticaret eşyalarını bir kentten diğerine deniz araçlarıyla taşırlar. Sürekli denizle boğuşmak Lazları uyanık, cesur, atılgan, çevik, girişimci insanlar haline getirmiş. Lazlar kendi ürettikleri orman ürünlerini, limon, portakal, zeytin, bazı el sanatları ürünleri ile dışarıdan aldıkları ticaret metalarını uzak yörelere kadar götürüp satarlar. Örneğin Batum, Poti, Sohum yörelerinden mısır, darı, ipek, kereste gibi malları ucuz fiyata alır, Karadeniz’in Osmanlı kıyı boylarına götürür ve yüksek fiyata elden çıkarırlar. Lazlar yerleşik ticarette de iyi birer usta sayılırlar. Samegrelo’dan Sinop’a kadar uzanan kıyı kent ve köylerde mağaza sahiplerinin çoğu Laz’dır. Yapıcılık, dülgerlik, gemi inşa işlerinde de Lazlara emsal zor bulunur. Gürcistan’ın güney illerinde, Samegrelo’da, Guria’da, İmerya’da, Yukarı Kartli’de birçok ahşap bina Laz ustaların ellerinden çıkmadır.

Laz kadınları da büyük ve zahmetli işlerde kendilerini kanıtlamışlardır. Onlar sadece ev işleriyle yetinmezler, ekme, çapalama, biçme işleri de Laz kadınlarının günlük işleri arasındadır. Böylece erkeklerine ticaret ve sanat uğraşıları için zaman kazandırırlar. Gürcistan’ın hiçbir bölgesinde Laz kadınlarının gösterdikleri olağanüstü gayreti görmek mümkün değildir. Bu sayede mutluluk, zenginlik, güzellik düzeyine ulaşmışlardır.

Laz evleri, içi dışı beyaza boyanmış pırıl pırıl, ocaklı, divanlı, halılarla, keçelerle, kilimlerle zevkli biçimde döşelidir. Temizlik, intizam insana ferahlık verir. Laz giyim kuşamı ilk bakışta onların ekonomik gücünü yansıtır. Laz erkek ve kadınları iyi cins kumaş, yünlü dokuma ve ipekten pırıl pırıl giysiler giyerler. Laz giysi modelleri Guria modellerinin aynısı sayılır. Aradaki fark sadece kumaşların kalitesinden ibarettir. Yüksek yaşam koşulları Lazları sağlıklı, neşeli, kemikli, pazulu insanlar haline getirmiştir. Kalabalık kentler olarak Gonia, Hopa, Laroga, Arhavi, Rize, Atina kentlerini sayabiliriz.

Zakaria Laşkaraşvili, Ogni Kültür Dergisi, Sayı 1, Kasım 1993