ANASAYFA

15-16 HAZİRAN 1970 DİRENİŞİ

1945’te biten İkinci Dünya Savaşından sonra, dünya kapitalist sistemi sorunsuz büyüdü. 20 yıl boyunca, kapitalist sistemin bu büyümesi Türkiye’de de görüldü. Büyük fabrikalar açıldı. Kapitalizm, bütün kurum ve kurallarıyla gelişmeye başladı. Kapitalizm “altın çağı”nı yaşıyordu. Türkiye’deki büyük kapitalistler 1961’den beri, kârları arttırmak ve uluslararası piyasada daha fazla yer edinebilmek için, ekonomide devlet planlaması uygulanıyordu. Buna paralel olarak da, modern işçi sınıfı oluşmaya ve varlığını örgütlü olarak hissettirmeye başladı. Sendika üyeliği 1963’te yüzde 10,8; 1971’de yüzde 29,6’tir. 1963’te 2 milyon 745 bin olan işçi sayısı 1971’de 4 milyon 55 bine çıktı. Toplu sözleşme ve diğer sosyal yasalar, işçi sınıfını ekonomik haklarının kaynağıydı. İstanbul, İzmir ve Adana gibi sanayi şehirlerinin nüfusu büyüyordu. Şehirleşme hızı 1965- 70 döneminde 6,03’tür.

Ancak 1960’ların sonlarında kapitalizmin “altın çağı” da bitti. Kapitalistler kârlarındaki azalmayı durdurmak için, işçi haklarına saldırmaya başladılar. Başında Süleyman Demirel’in bulunduğu, iktidardaki Adalet Partisi, bütün ülkenin ve bütün vatandaşların hükümeti olduğunu unuttu. İşçilerin anayasal ve yasal haklarının kırpılmasını isteyen büyük kapitalistlerin çıkarları yönünde hareket etti. Anayasa ve yasalarda modern işçi sınıfının haklarını ve örgütlenmelerine izin veren hükümleri iptal etmek için çalışmaya başladı Süleyman Demirel hükümeti. 15- 16 Haziran hareketi, hükümetin anti-demokratik tavrına karşı meşru bir işçi sınıfı direnişiydi. Çünkü işçi sınıfı, anayasal ve yasal haklarını koruyordu. 27 Mayıs askeri darbesiyle anayasal ve yasal haklarına kavuşan işçi sınıfı, şimdi anayasa ve yasalarda, kendi lehine olan hükümleri, büyük kapitalistlerin isteği için değiştirmek isteyen Süleyman Demirel hükümetine karşı direniyordu.

Süleyman Demirel Hükümeti duruma hakim değildi. Panik içindeydi. Anayasal ve yasal haklarını savunan işçilere karşı polisi kullanıyordu. Ancak polis de panik içindeydi. İstanbul ve İzmit’te kadınlı erkekli 80 bini aşkın işçi greve çıkmıştı. Meşru direniş Ankara, İzmir, Adana, Eskişehir, Zonguldak ve Adapazarı’nda da destek buldu. İstanbul ve İzmit’te aralarında Arçelik, Auer, Türk Demir Döküm, Otosan, Singer, Philips, Aygaz, Grundig’in bulunduğu 180’e yakın fabrikanın işçileri grev ve yürüyüşlere katıldı. Avrupa yakasında Taksim’e, Anadolu yakasında da Kadıköy ve Üsküdar’a doğru gidiyorlardı. İşçilerin bu meşru mücadelesine esnaf, öğrenciler ve diğer emekçiler de destek veriyordu. Üç koldan yürüyüşe başladılar. İzmit, Gebze’den Kadıköy’e; Levent’ten Mecidiyeköy ve Taksim’e; Bakırköy’den Topkapı ve Edirnekapı’ya kadar geldi yüzbinler.

Süleyman Demirel Hükümetinin anti- demokratik icraatlarına karşı durmak amacıyla bir yıl önce oluşturulan “Anayasa Direniş Komitesi” ve ardından da İzmit ve İstanbul’da oluşturulan “İşçi Birliği” adlı komiteler, bu hareketin beyniydi. 1970’de 600 bin işçi Türk-İş’in 100 bin işçi DİSK’in, 400 bin işçi de bağımsız sendikaların üyesiydi. Her din ve dilden işçi ve emekçilerin, farklı siyasi parti ve grupların desteklediği bir ekmek mücadelesidir 15-16 Haziran.

16 Haziran 1970’de sıkıyönetim ilan edildi. “Anayasa Direniş Komitesi” ve “İşçi Birliği” komitelerinin önderleri ile DİSK yöneticileri tutuklandı. Davalar açıldı. Davalar beraatla sonuçlandı. Süleyman Demirel Hükümetinin anti-demokratik yasası, “Anayasaya aykırı olduğu” sebebiyle oy birliği ile Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.



                                                                                                                                                              LAZURİ