ANASAYFA

CEMALEDDİN AFGANİ

İslam düşünürü olarak bilinen Cemaleddin Afgani (Cemaleddin el-Afgani es-Seyid Muhammed ibn Safder han), 1838 yılında Kabil yakınlarındaki Kuner kasabasının Esedabad köyünde doğdu. Müslüman siyaset adamı, aktivist ve gazetecidir. 19. yüzyıl İslam modernizminin en önemli sözcülerinden biridir. Avrupa egemenliğine karşı, güçlü bir İslam uygarlığının yeniden canlandırılabileceğine olan inancıyla, 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında İslam coğrafyasını dolaşarak İslam düşüncesinin gelişimini etkilemiş, birçok modern İslami harekete öncülük etmiş bir eylemcidir. Panislamizm akımının kurucusu kabul edilir.

18 yaşına kadar Kabil’de kalan Afgani, ilk eğitimini alim bir zat olan babası Safdar’dan aldı. Afgani daha sonra ailesi ile birlikte Kazvin’den Tahran’a geçerek burada da ünlü Şii kelâmcısı Akâsid Sadık’tan ders aldı. Buradan Irak’ın Necef kentine geçen Afgani, dört yıla yakın bir süre Şeyh Murtaza el Ensari’den ders aldı. Daha sonra, Hindistan’a geçti. Burada Avrupa bilim ve edebiyatı ile tanıştı. Zihninde taşıdığı ıslahat düşüncesini daha da netleştirdi. 1857 yılında hac maksadıyla çıktığı seyahatte Hicaz, Mısır, Yemen, Türkiye, Rusya, İngiltere ve Fransa gibi birçok ülkeyi gezdi. Bir yıl süren bu seyahatten sonra Afganistan’a geri döndü. Bu sırada Afganistan’da, Muhammed Azam hükümetinde baş vezir oldu. İngilizlerin entrikasıyla Muhammed Azam, iktidarı Şir Ali’ye kaptırınca Hindistan’a geçti. Burada kendisine gösterilen büyük teveccühten ve faaliyetlerinden rahatsız olan İngilizler Afgani’yi Hindistan’ı terke zorladılar. 1870 yılı başlarında Mısır’a geçip burada 40 gün kaldıktan sonra İstanbul’a hareket etti. Burada kaldığı süre içerisinde Afgani Meclis-i Kebir-i Maarif’e üye olmuş ve halka açık konferanslar vermiştir.

Afgani, Mart 1871’de İstanbul’dan Mısır’a geçti. Burada ikamet ettiği sekiz yıl içerisinde Mısırlı aydınlar üzerinde büyük fikri ve siyasi etkisi oldu. Edipler, yazarlar ve siyasetçilerden birçokları talebesi oldu. Mısır’da kaldığı sürece başta Hidiv İsmail Paşa’yı zulmünden ve israfından dolayı uyarmış, ülkenin bağımsızlığını tehlikeye soktuğu için ona muhalefet etmiştir. Afgani fikirleri daha etkin bir şekilde yaymak için çeşitli mason localarına girmiştir. Müteakip aylarda kendisinin buradaki faaliyetlerinden rahatsız olan İngilizlerin de telkinleriyle Mısır’ı terk etmesi istenmiştir. Mısır’dan tekrar Hindistan’a geçen Afgani 1879’da İslam aleminde büyük bir tehlike halinde yayılan tabiatçılık fikrine karşı Hayderabad’da Er-Red-aled-Dehriyyin (Tabiatçılığa Reddiye) isimli bir kitap yazmıştır.

O sıralarda Mısır’da patlak veren Urabi Paşa isyanının başarılı olması için Hindistan halkının sömürgecilere karşı isyana çağırdığı istihbaratını alan İngilizler, Afgani’yi gözetim altına aldılar. İsyan bastırıldıktan sonra İngiltere’ye oradan da Paris’e geçmiştir. Paris’te El Urvetü’l-Vüska isimli bir cemiyet kurmuştur. Gayesi; Müslümanların uyanmasını, Doğu’nun kendisine gelip sömürgecilerden kurtulmasını, İslam ülkelerinde gerekli ıslahatların yapılmasını ve hilafetin canlanmasını sağlamaktır. Afgani, İran Şahı Nasırüddin’den aldığı davet üzerine İran’a gitmeye karar verdi. Ancak Şah’tan ülkede reform yapmasını isteyince Şah’la ters düşen Afgani, bilahare bu ülkeden ayrılarak 1886-1889 yılları arasında Rusya’da kalmıştır. 1889’da ise Şah Nasırüddin’in daveti üzerine tekrar İran’a gitmiş ise de tenkit ve ıslahat düşüncelerinde ısrar edince Şah’la yine ters düşmüştür. 1890 yılında kuvvet zoruyla İran’dan sınır dışı edilmiştir. Dinlenmek ve kendisine gelmek için bir süre Londra’da kalan Afgani, II. Abdülhamid’in de daveti üzerine 1892’de ikinci defa İstanbul’a gelmiştir. Hayatının bu döneminde Afgani geniş bir ilmi ve siyasi çevre edinmiş, II. Abdülhamid’in de teşvikiyle Sünni-Şii diyalogu ve yakınlaşması için çaba sarf etmiştir. Afgani 9 Mart 1897’de İstanbul’da vefat etmiştir.



                                                                                                                                                              LAZURİ