ANASAYFA

KARMAŞIK BİR HASTALIK: NEVROZ

Nevroz, toplumsal tavır ve davranışları tutukluyan ve kişide ruhen hasta olduğu bilinciyle birlikte bulunan ruhsal bir hastalıktır. Çatışmaların yol açabileceği ruhsal hastalanmadır. Böyle bir hastalanmanın ruhsal olduğu gibi bedensel belirtileri de olur: Baş ağrısı, yürek çarpıntısı, kusma, inme, kekeleme, cinsel soğukluk ile erksizlik gibi. Hasta, hallolunmamış yaşam kavgasının çoğu kere pek farkında değildir. Tedavi için vücutta ortaya çıkan arazları gidermenin yanı sıra, ruh tedavisine de başvurmak gereklidir.

Nevroz; psikanalizde, çocukluk çağındaki cinsel yaşamın acı olaylarına bağlı ruh hastalığı olarak tanımlanır. İsteği ifade eden eğilimler ile onları bilinçaltına iten eğilimlerin ruhsal iç çatışmasından doğar. Psikolojide ise, deneysel nevroz ilk olarak Pavlov ve yardımcıları tarafından hayvanlarda gerçekleştirilen koşullanma hallerindekine benzeyen ve insan nevrozunu andıran durum olarak anılır. Günümüzde, boğuntu histerisi, fobi nevrozu, saplantı nevrozu ve histeri nevroz sayılmaktadır. Güncel nevroz, travma nevrozu ve karakter nevrozunun tanımlamaları ise belirsizliklerini korumaktadır.

Nevroz terimi ilk kez Cullen tarafından ortaya atıldı. Nevrozlar uzun süre, belli lezyonlara bağlanmayan işlevsel sinir hastalıkları sayıldı. Nevrozlar, akıl hastalığı denen ve özgüllüğü bozuklukların ruhsal belirtilerine dayanan ve nevrozların özel bir sınıfını oluşturan psikozlardan zorlukla ayırt ediliyordu. Cullen'in görüşlerinden çok etkilenen Pinel sayesinde, nevrozlara organik bir neden bağlanmaya başlandı. 19. yüzyılın ikinci yarısında organcı düşünceler gittikçe başarı kazandı. Bu başarı, hastalığı herhangi organik bir dayanak bulunamayıp nevroz kavramı ortadan kalkma evrimi gösterinceye kadar sürdü. Daha sonra, psikiyatri, eski anatomiklik şemalara göre biçimlendirilerek kalıtsal etmenlerin ve bünyesel yatkınlığın eklendiği organcı yorumları sürdürdü. Günümüzde, ruhsal hastalıkların toplumsal kökenli olduğunu savunan düşünce akımları da vardır.

Nevrozun merkezinde bulunan ruhsal çatışmanın bağlı olduğu üst ruhbilimin boyutları yerel ortamı, ekonomik etmenleri ve kalıtsal özellikleri kapsar. Freud'a göre sinir hastalıklarının çekirdekleri çocukluk çağının derinliklerinde yatarlar. Daha sonra, yetişkin bir insanda ortaya çıkan herhangi bir sinir hastalığı, o insanın zaten böyle bir illete eğilimli olduğunu gösterir. Ama aynı zamanda sinir hastalığının nedenlerinin yalnızca bireysel olmayıp toplumsal olduğuna da işaret eder: Toplum düzenleriyle çatışma, var oluş kavgası gibi. Sinirlice tepki göstermek, kişinin kendi istekleri ile çevrenin koyduğu sınırlamalar arasında olagelen bir sürtüşmenin sonucudur. Cinsel nedenlerde kaynağını bulan sinir hastalıkları (üreme organlarıyla ilgili bir hastalığa tutulmuş olma sanısı, doğum yapmayla bağlantılı korku durumları, kıskançlık ile kıskançlık deliliği, erksizlik, cinsel soğukluk, kendi gövdesine hastaca tutkunluk -narsistlik- gösterme illeti, sadistlik, mazoşistlik, sinir illetine bağlı serüven severlik) cinsel isteklerin baskı altına alınması ile itilmesi ortaya çıkan cinsel gerginliklere dayanırlar.



                                                                                                                                                              LAZURİ