"TÜRK ORTODOKS KİLİSESİ"
Ermeniler dışındaki Anadolu Hıristiyanlarının tek temsilcisi olan Fener Ortodoks Patrikhanesi, emperyalist işgalcilere karşı çıkmadı. Bu işgali bir kurtuluş saydı. Türkçe konuşan Ortodoks Hıristiyanlara da bu şekilde liderlik etti. Yunanistan ise, Türkçe konuşan ve Ermeni olmayan Anadolu Ortodoks Hıristiyanlarını dini kimliklerinden dolayı Helenleştirmeye çalıştı. Fener Ortodoks Patrikhanesi tarafından Kırıkkale'nin Keskin Metropolit vekilliğine atanan Eftim, bilinen bu sebeplerle Fener Ortodoks Patrikhanesine karşı çıktı. Hemen aforoz edildi. Eftim, Karahisaritis (Karahisarlıoğlu) adlı Anadolulu Hıristiyan bir ailedendir. Eftim, Pavlos Karahisaritis’in seçtiği kilise adıdır. 1884’te Yozgat / Akdağmadeni’nde doğdu. Akdağmadeni Rüştiyesi'ni bitirdi. Sonra Manastır'a girdi ve ruhban sınıfına katıldı. 1908’de Ankara'da Ortodoks Kilisesi'ne bağlandı. 1912 de diyakos oldu. Sonra Kırıkkale'nin Keskin Metropolitik vekilliğine getirildi. Kayseri Metropoliti Nikolas tarafından takdis edildi.
Eftim, kendisi gibi düşünen bazı kilise üyesiyle birlikte 1921’de Kayseri'de toplandı. Bağımsız Anadolu Ortodoks Kilisesi'ni kurdu. Eftim, Anadolu’da yaşayan Ortodoksların, Pontuslular dışında, Türk olduğunu savunuyordu. Bu yeni dini grup, Kurtuluş savaşına destek sağlamak için Anadolu Ortodoks Hıristiyanları arasında çalıştı. “Anadolu’da Ortodoks Sadası” adıyla da bir dergi çıkardılar. Kurtuluş savaşına destek veren Eftim’e daha sonra “İstiklâl madalyası” verildi. Muharip gazi maaşı bağlandı. Eftim, sonradan Zeki Erenerol adını aldı.
Eftim, bir açıklamasında şöyle diyordu: “Bazı Türk gazetecileri beni ‘Türk dostu Eftim’ diye tanıtmak istediler. Kendilerine bunun yanlışlığını birçok defa izaha çalıştım. Bir yabancı, Türk dostu olabilir. Fakat benim gibi halis bir Türk'ün, bir yabancı Türk dostu gösterilmesinden incinmemek elde değildir. Ben ‘Türk dostu Eftim’ değil, ‘Türkoğlu Türk Eftim’im. Biz Hıristiyan Türkler de, bütün milletimizle beraber milli istiklalimize kavuştuk ve şimdi övünüyoruz . Ne Mutlu Türküm diyene. ”
Ancak; iş Eftim’in düşündüğü gibi çıkmadı ve büyük trajediler yaşandı. Lozan antlaşması imzalandıktan sonra, Bağımsız Anadolu Türk Ortodoks Kilisesi lağvedildi Türk Hükümeti tarafından. Nüfus mübadelesiyle de Anadolulu Ortodokslar Yunanistan’a, Yunanistanlı Müslümanlar da Türkiye’ye geldi. Bu, Hıristiyan olsun Müslüman olsun, bütün halklar için, dille anlatılamaz çok büyük bir trajedidir. Eftim İstanbul'a yerleşti. Kilisesini yeniden kurdu. Vaazlarını Galata'daki üç Rum kilisesinde verdi. Dönemin milliyetçi siyasi akımlarının etkisiyle, İstanbullu Rumlar ve Karamanlılar bu kiliselere gitti. 1940'larda devletin Fener Ortodoks Patrikhanesi ile ilişkileri normalleşince, bu üç kilisenin cemaati azaldı. Türk Ortodoks Kilisesi’nin din adamı kaynağı Erenerol ailesi oldu. Oğulları Turgut ve Selçuk, II. ve III. Eftim adlarıyla onun görevini devraldı. Selçuk Erenerol, 2002'de ölünce bu makam boş kaldı. Türk Ortodoks Kilisesi’nin Türkiye’de 3 kilisesi var bina olarak.
Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar; bir gün, bu konuya ilişkin Hamdullah Suphi’ye şunları söyler: “Bilir misin Hamdullah? Atatürk’ün son yıllarda en büyük üzüntüsü ne idi? Anadolu’dan binlerce Hıristiyan Türk’ü göndermiş olmasıydı. Zamanında, Paşam yapmayın, yollamayın, bunlar özbeöz Türk’tür, dedim. Kendisine kitaplar gönderdim, fakat dinlemedi. Ancak aradan yıllar geçince hatasını anladı ve çok üzüldü.”
|