ANASAYFA

DUYGUSAL ÇÖKÜNTÜ: MELANKOLİ

Melankoli, elde edilememiş hedefler sonrasında insanın düştüğü ruh halidir. Can sıkıntısı, hüzün, yalnız kalmayı istemekle seyreden hayattan kopma durumudur. Melankoli derin bir keder içinde hüzünlü, acı çeken, yalnız, umutsuz bir insanın içinde bulunduğu durumdur. Melankolik mizaçlı kişiler mutsuzdur. Yalnızlığı, toplumdan uzaklaşmayı ve insanlardan soyutlanmayı tercih ederler. Diğer insanlarla yakın ilişkiler içine girmekten kaçarlar. Yaşamı boş ve anlamsız bulurlar. Keder, mutsuzluk ve değersizlik duyguları içindedirler. Melankoli depresyona dönüşebilir ve ağır depresyonlarda intihara gidilebilir.

Duygusal çöküntü içinde olanlar hüzünlü bir yüz ifadesine sahiptir. Gözleri ve ağzı aşağıya doğru sarkıktır. Bakışları boş ve omuzları düşüktür. Elemli ya da ifadesiz bir görünümleri vardır. Bu kişilerde durgunluk ve yetersizlik duygusu hakim olabilir. Hiçbir şeye ilgi duymama, rahat uyku uyuyamama, huzursuzluk, kararsızlık, umutsuzluk ve iştahın kaybolması, iç gerginlik gibi belirtiler olabilir. Bu özelliklerin hepsi bir kimsede gözlenmeyebilir. En belirgin özellik kişinin kendini değersiz ve yetersiz görmesidir. Diğer özelliklerden yaygın olanlar yaşama sevincini kaybetme, sürekli yorgun olma, her şeye karamsarlıkla bakmadır.

Melankolinin dışa vuran belirtileri, ister doğuştan isterse toplumsal nedenler sonucu olsun insanın var oluşunu, diğer insanlarla olan ilişkilerini irdeleyen bir yaklaşımdır. Melankoli dünyaya gelmesine, fırlatılıp atılmışlığına bir türlü anlam veremeyen dünya ve diğer insanlarla ilişkilerini sorgulayan ve bütün bunlardan acı çeken, korkan, var oluş konumundan sürekli güvensizlik duyan, bir türlü kendisi olamadığını duyumsayan ve düşünen insanın durumudur. Melankolik insan huzurlu olabilmek, sakin bir hayat sürebilmek için yalnızlığı seçer. Ancak yalnız olduğunda da hayatla ve insanlarla olan ilişkilerini sorgulaması ve sürekli düşünmesi, kendini suçlaması, var oluşunun nedenini araması gibi sebeplerden dolayı bir türlü dinginliğe ulaşamaz. Sıkıntıları ve bunalımları sona ermez.

Olayların, yaşamın ve insanların içinde olmaktansa dışarıdan çıkarsız, amaçsız bir izleyici ve gözlemci olmayı tercih eder. Bitmeyen sıkıntısı, boşluk içinde oluşu ve hüznü onu içinden çıkamayacağı kederlere boğabilir. Melankolik kişi duyarlı bir yapıya sahiptir. İnsanlarla iyi ilişkiler kurmak isteyebilir. Ancak doğal olmayan yapmacık ilişkiler sahte kimlikler, maskeler, incelikten yoksun düşüncesiz davranışlarla karşılaştıkça bundan vazgeçip içine kapanır. Bir gün doğal, içten, ruhuna kulak verip onu içinden dışarı yansıtan insanlarla karşılaşmayı ummak ister ama umutsuzdur çünkü insan içinde bulunduğu toplum düzeni böyle bir şeye pek yatkın değildir. Birbirlerine güvenemeyen insanlardan oluşan toplumlarda maskeler takılmadan rahat edilemez.

Melankolik mizaçlı kişilerde hayata karşı ilgisizlik, bezginlik bıkkınlık olabilir. Çökkün ruh hali içinde görülebilirler. Geleceğe karşı umutsuzlukla birlikte çaresiz ve zavallı olduklarını hissedebilirler. Yaşamı kendi ellerinde tutamama, var oluşun amacını bulamayıp, kendini oluşturamama korkusu melankoliye neden olur. Kendini oluşturamayınca, bu kendi elinde olmayınca çaresizliğe düşer. Ölümün kaçınılmazlığının, var olmanın karşıtı olan var olamamanın ya da hiçliğin bilincindedir. Ölüm hiçlik duygusunu yaratır. Ölüm düşüncesi melankolik mizacın peşini bırakmadığı içindir ki dünyayı okumayı en iyi bilenler melankoliklerdir.



                                                                                                                                                              LAZURİ