"BAĞIMLILIK ANLAŞMALARI"
Amerika Birleşik Devletleri ve diğer emperyalist devletler ile 1945'de başlayan iktisadi anlaşmalar, 1947'de başlayan askeri anlaşmalar ve 1954'de başlayan siyasi anlaşmalar ile Türkiye bağımlı bir ülke haline geldi. Bu bağımlılığın ilk sorumlusu Milli Şef İsmet İnönü ve partisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. İkinci Sorumlu ise Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve partileri Demokrat Parti’dir. Hükümetlerin halktan ve komşu ülkelerden uzak izledikleri politikalar sebebiyle birçok olumsuzluk ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir tanesi, 1963 “Kıbrıs Bunalımı”dır. Bu bunalım sonrasında, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon B. Johnson'ın 5 Haziran 1964 günü Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü'ye bir mektup gönderir. “Johnson Mektubu” olarak da bilinen bu mektup, anti-emperyalist her vatandaş için bir utanç belgesidir.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon B. Johnson'ın mektubundaki şu ifadelerle, kendilerinin efendi olduğunu hatırlatmak istiyordu: “Size verilen silahları ancak benim emrimle kullanabilirsiniz...” Başbakan İsmet İnönü, halkın gözünde itibarını kurtarmak için, “Yeni bir dünya kurulur. Türkiye de yerini alır…” dediyse de, samimi olmamıştır. Başbakan İsmet İnönü hemen Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. Gerilen ilişkileri yumuşatmış, Kıbrıs konusuna bir çözüm yolu aramıştı. Bir yandan emperyalistlere boyun eğiyor diğer yandan direniyormuş gibi yapıyordu. Başını dik tutmayan, Amerika Birleşik Devletleri Başkanının ayağına giden Başbakan İsmet İnönü’nün hükümeti düşürüldü. Çok yakın bir gelecekte Süleyman Demirel Başbakan olacaktı.
Adnan Menderes Hükümeti, Varşova Askeri Paktı’na karşı durmak iddiasıyla NATO’ya girmişti. Ancak Türkiye’nin NATO ile olan ilişkileri, üye ilişkisinden fazlaydı. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nin kontrolü altındaydı. O sıralarda, Genelkurmay'da, ikili anlaşmalarla NATO'nun kötü taraflarını bilen ve bunları düzeltmeye kararlı kimseler vardı. Bu çalışma, Genelkurmay'daki yurtsever subaylar tarafından yapılıyordu. Bu konuda gizli çalışmaları başlatan, zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cemal Tural idi. Bu anti-emperyalist çalışmalar hemen duyulur. Ankara Büyükelçiliği'ndeki Kara Ataşesi Albay Dickson, “Gizli rapor” hazırlar. 22 Kasım 1965 tarihli bu “gizli rapor” ile da Albay Dickson, Washington'daki “Ordu Karargah İstihbarat Dairesi”ne şu bilgileri iletir: “Rejime sadık olmayan devlet memurları ve subaylardan en tehlikelileri bir program dahilinde tasfiye edilmek üzere tespit edilmektedir…”
Ne var ki, yürekli bir yurtsever olan Haydar Tunçkanat, 7 Temmuz 1966 tarihinde Cumhuriyet Senatosu kürsüsünden yaptığı konuşmayla Ankara Büyükelçiliği'ndeki Kara Ataşesi Albay Dickson tarafından hazırlanan “gizli rapor”u ve tasfiye listesini açıkladı. Ulusal savunma üstüne çeşitli yazıları yayınlanan Haydar Tunçkanat’ın açığa çıkardığı gizli anlaşmalar şöyledir: “İktisadi İkili Anlaşmalar”, “Tarım Ürünleri Anlaşmaları”, “Kredi Anlaşmaları”, “Siyasi Anlaşmalar”, “Askeri Anlaşmalar”, “NATO ile İlgili İkili ve Çok Taraflı Anlaşmalar”, “İkili Askeri Temel ve Uygulama Anlaşmaları”, “22 Kasım 1965 Tarihli Gizli Belge”.
Bir yandan sol düşmanlığı tavrı, öte yandan da anti-Amerikan tavrıyla tanınan Cemal Tural Genelkurmay Başkanlığı'nı bıraktı. Bu durum hemen herkes tarafından sevinçle karşılandı. Memduh Tağmaç'ın Genel Kurmay Başkanı olmasıyla, Cevdet Sunay- Süleyman Demirel ekibi güçlenecek ve bu yeni dönemde, eski dönemin hesabı sorulacaktı.
|