MEVLÂNA: "HAMDIM, PİŞTİM, YANDIM"
Mevlâna Celâleddin Rumî, 30 Eylül 1207 tarihinde Afganistan'ın Belh kentinde doğdu. Annesi Mümine Hatun, babası Sultanül-Ulema unvanı ile de bilinen Muhammed Bahaeddin Veled’tir. Sultanül-Ulema, aile fertleri ve dostlarıyla Belh kentini terk etti. Nisabur'a uğradı. Göç kervanıyla Bağdat'tan sonra Kufe yoluyla Kâbe'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdi. Dönüşte Şam'a uğradı. Oğlu Mevlâna ile göç kervanıyla Şam'dan Malatya'ya, oradan Erzincan'a, oradan da Karaman'a uğradı. Karaman'da bir süre kaldılar. Bu yıllarda Anadolu'nun önemli bir bölümü Selçuklu Devletinin sınırları içindeydi. Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu. Konya, başkent idi. Kent, sanat eserleri ile donatılmıştı. Bilim adamları ve sanatkârlara saygı duyuluyordu. Alâeddin Keykubad, Sultânül-Ulema Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti. Konya'ya yerleşmesini istedi. Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti. 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile Konya'ya geldi. Sultan Alâeddin onları büyük bir törenle karşıladı. İkametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesini verdi.
1225’de, Karaman'da bulundukları sırada Mevlâna, babasının emri ile Semerkantlı Hoca Serafeddin Lala'nın kızı Gevher Banu ile evlendi. Mevlâna, o zaman on sekiz yaşındaydı. Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun vefat edince, Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile evlendi. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı oldu. Bahaeddin Veled, Mevlâna'nin ilk mürşididir. Yani Mevlâna'ya Allah yolunu öğretip, tasavvuf usulünce hakikatleri ve sırları gösteren tarikat şeyhidir. Bahaeddin Veled vefat ettiğinde Mevlâna yirmi dört yaşındaydı. Babasının vasiyeti, dostlarının ve bütün halkın isteği ile babasının makamına geçti. Mevlâna, babasından sonra, Seyid Burhaneddin'i buluncaya kadar bir yıl mürşitsiz kaldı. 1232’de babasının halifesi Seyyid Burhneddin-i Muhakkik-i Tirmizi, Konya'ya geldi. Mevlâna, onun manevi terbiyesi altına girdi.
Mevlâna, yüksek ilimlerde daha çok derinleşmek için, Halep'e gitti. Halaviyye Medresesinde; fıkıh, tefsir ve usul ilimlerinde üstün bir alim olan Adim oğlu Kemaleddin'den ders aldı. Sonra Şam'a gitti. Burada dört yıl kaldı. Şam'da âlimlerle tanıştı. Onlarla sohbetler yaptı. Yedi yıl sonra Konya'ya döndü. Seyyid Burhaneddin'in arzusu üzerine birbiri arkasına üç çile çıkardı. Üç defa kırkar gün (yüz yirmi gün) az yemek, az içmek, az uyumak ve vaktinin bütün olarak ibadetle geçirerek nefsini temizledi. Seyyid Burhaneddin, Mevlâna'dan izin aldı. Kayseri'ye gitti. Mevlâna Seyyid Burhaneddin, Konya'dan gittikten sonra, irşad (Allah yolunu gösterme) ve tedris (öğretim) makamına geçti. Baba ve dedesinin usulleri ile beş yıl bu görevi yaptı. Rivayete göre; dini ilimleri tahsil eden dört yüz öğrencisi ve on binden fazla da müridi vardı.
Mevlâna, Şems ile Konya'da buluştuğunda tamamıyla kemale ermiş bir şahsiyetti. Şems, Mevlâna'nın aynası oldu. Mevlâna, Şems'in aynasında gördüğü kendi güzelliğine aşık oldu. Şems ile buluşan Mevlâna, bütün vaktini onunla sohbete ayırdı. Bu iki ilahi dostun sohbetlerindeki mukaddes sırrı anlamaktan aciz olanlar, ileri geri konuşmaya başladı. Şems incindi. Konya'dan Şam'a gitti. Şems gittiği zaman, Mevlâna derin bir ızdıraba düştü. Manzum olarak yazdığı mektubu, Şam’daki, Şems'e yolladı. Sultan Veled, kafilesiyle Şam'a vardığı zaman, babasının mektubunu hediyelerle birlikte, saygıyla Şems'e sundu. Bunun üzerine Şems, 1247'de, Sultan Veled'in kafilesiyle beraber Konya'ya döndü. Şems'in Konya'ya gelmesine herkes sevindi. Mevlâna da hasretin üzüntüsünden kurtuldu. Şems'in şerefine ziyafetler verildi. 1247 veya 1248 tarihinde Şems tekrar kayboldu. Mevlâna, herkesten onun haberini sordu. Şems'i çok aradı. Gönülleri yakan şiirler söyledi. Onu aramak için iki kere Şam'a gitti. Yine de Şems'i bulamadı. Mesnevi’nin yazımı, 1264’den 1268’e kadar sürdü. İrfan ve sevgi güneşi Mevlâna, 17 Aralık 1273 Pazar günü vefat etti. Müslüman, Hıristiyan, küçük, büyük bütün Konyalılar, Mevlâna'nın cenaze törenine katıldı. Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü sayar. O öldüğü gün, sevdiğine, Allah'a kavuşacaktır. Onun için, Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen; “Şeb-i Arûs” der.
Mevlâna, ziyaretçilerine şöyle seslenir:
“Kardeş, mezarıma defsiz gelme; çünkü Allah meclisinde gamlı durmak yaraşmaz. Hak Tealâ beni aşk şarabından yaratmıştır. Ölsem, çürüsem bile, ben yine o aşkım.”
”Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız? Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.”
“Yine gel! yine gel! her ne isen gene gel! Kâfirsen, ateşe tapıyorsan, puta tapıyorsan da, gene gel, bu bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değil, yüz kere tövbeni bozmuşsan da gene gel!”
|