ANASAYFA

1925 KIYAMI

1925 kıyamı, Şubat-Nisan 1925 tarihinde, Türkiye Kürdistanı’nda merkezi yönetime karşı girişilen geniş çaplı ayaklanmadır. Kıyam ve sonuçları hakkında İstiklâl Mahkemesi tutanakları açık olmadığı için bilgileri sınırlıdır. Cumhuriyet yönetimine İslâmî bir kıyam olduğu halde resmî görüş, isyana milliyetçi bir ayaklanma izlemini vererek, İngilizlerin kışkırtmalarıyla patlak verdiğini iddia etmektedir. Dönemin başbakanı İsmet İnönü, Cumhuriyetin ilânı ve Hilâfetin kaldırılmasından bir yıl sonra başlayan isyanın, İslamî bir kıyam olduğunu ve İngilizlerle doğrudan bir bağlantısının bulunmadığını söylese de resmî tarih, Kürtçü bir ayaklanma olduğu konusunda ısrar etmektedir. Şeyh Said’i yargılayan heyet üyelerinden Mazhar Lütfi Kansu, Şeyh Said’in, “Kürt” kelimesini hiç telaffuz etmediğini söylemesine rağmen, isyan bir Kürt ayaklanması olarak değerlendirilmektedir.

Kıyam, 1925 yılının Şubat başında, Türkiye Kürdistanı'nın bütün bölgelerinde birden başladı. Hasanan aşireti reisi Albay Halit Bey derhal Muş'u kuşattı. Cibran aşiretinden Hasan Bey, çarpışmalardan sonra Hınıs'ı, Şeyh Abdullah ise Varto'yu zaptettiler. Birkaç küçük çarpışmadan sonra Ergani ve Maden de zaptedildi. Şeyh Said, 7.000 kıyamcı ile birlikte Kiğı, Eğil üstüne yürüdü. Hani, Lice ve Piran'ı zaptederek 14 Şubat günü Darahini'yi tamamen ele geçirdi ve buraya Modanlı Feqi Hesen'i vali olarak tayin etti. Darahini, Kürdistan'ın geçiçi başkenti ilan edildi. Toplanan vergiler ve tutsak alınanlar Darahini'ye gönderilmeye başlandı. Çapakçur da ele geçirildikten sonra, bütün Harput ele geçirildi.

Hükümet endişeye kapılarak derhal Sarıkamış'taki 9., Erzurum'daki 8., Amed'deki 7. tümenleri ve Mardin’deki 1., Urfa'daki 14. süvari alaylarını, Van'daki 1. süvari tümenini ve hudut birliklerini harekete geçirdi. Buna rağmen kıyamcılar Silvan, Beşiri bölgelerine hakim oldu ve kuzeye, Palu istikametine yönelerek Malazgirt, Bulanık’ı ele geçirdiler. Daha sonra kıyamcılar; Malatya istikametinde ilerleyip, Pötürge'yi de kurtararak Çemişgezek'i aldılar. Öte yandan da Siverek istikametinde ilerlediler. Kıyam güçleri hemen ardından Amed’e doğru ilerleyerek, hem kuzeyden hem de güneyden taarruza geçtiler. Her iki taarruz da başarılı oldu ve Mardin kapısının yeraltı geçidinden şehre girildi. Sürpriz ile karşılaşan hükümet birlikleri kaçarak iç kaleye sığındılar. Kürtler orada bulunan silah ve cephane depolarını zapt ederek, silahların bir kısmını orada çarpışan Kürtlere, diğerlerini ise dışarıya yolladılar.

Komutan Osman Nuri Koptagel, Amed’in kuşatılması üzerine iddia edildiği gibi Şeyh Said’in İran’a kaçma planının olmadığını, Şeyh ve adamlarının fazla kan dökülmemesi için Varto’da 14-15 Nisan’da teslim olduğunu belirtir. 26 Mayıs’ta Şeyh Said ve adamları Amed’e getirilerek bir ay önce kurulmuş, üyeleri milletvekillerinden oluşan İstiklâl Mahkemelerinde yargılanmaya başladı. Mahkemede isyancıların avukat tutmalarına izin vermedi. Türkçe bilmeyen sanıklardan bazıları savunmalarını Arapça ve Kürtçe olarak yaptı. Fakat tercümanın gelmediği zamanlarda savunmalarını yapamadılar ve verilecek karara razı olmak zorunda kaldılar. 81 sanığın yargılanması bir sinema salonunda yapıldı ve yaklaşık bir ay sürdü. 28 Haziran’da karar açıklandı ve Şeyh Said’in de aralarında bulunduğu 47 sanığa idam cezası verildi. Şeyh Said ip geçirilmeden mahkeme üyelerinden Saib Bey ve Amed valisi Mürsel Bey’e dönerek “Mahşerde hesaplaşacağız” dedi ve ayağından tabure çekilerek idam edildi. Kıyamın sonucunda 14 şehir, 700 köy, 9000’e yakın ev harabeye döndü. 50.000 kişi göç ettirildi, yaklaşık 7.500 kişi zindanlara atıldı, 660 kişi idam edildi. 80.000 Kürt öldürüldü.



                                                                                                                                                              LAZURİ